Affetme eylemi; fiziksel bedenlerimizin her gün temizlenmeye ihtiyaç duyduğu gibi, ruhsal bir arınmaya gereksinimimiz olduğunu fark etmemiz sonrasında “İçsel Enerji Dönüşümü“‘müzün ilk adımıdır. Sihirli bir değnek gibi yaşamımıza dokunan bu olumlu etkiyi deneyimlediğimizde, bunu tüm insanlığın idrak tmesi durumunda kitlesel büyük bir gücün ortaya çıkacağından emin olmaya başlarız.
Bu gücü birlikte keşfetmeye, oluşturmaya ne dersiniz ?
Yazımız “affetmek” hakkında.
Çocukluğumda birine kızdığımda, haksızlığa uğradığımı düşündüğümde kendi kendime “Öfkem geçince bunu unutacağımı, onu hemen affedeceğimi biliyorum. Ama unutmamam lazım” derdim. Çocuk bilgeliğinin, hep gerçekleri gösterdiğini bugün anlıyorum. İçsel olarak gelen ilk düşüncem doğruydu. İnsana bilinç sıçraması yaptıracak, ileriye taşıyacak eylem affetmekti. Öfkelendiren, kırgınlık yaratan durum ve kişiyi sevgiyle kabul edip, yoluna devam etmek.
Bu önemli bilgiyi ilk anda sempatik bulmayabilirsiniz. Bilgiyi okuyor olmak ta bu bilgiyi öğrendiğimiz anlamına gelmez. Bilmemiz gereken, irademizi öne çıkararak bu yüklerden kurtulabildiğimizde kaybedeceğimiz hiçbir şey yokken, kazanacağımız çok şey olduğudur.
Ortada bir suç- suçlu, haklı-haksız olduğu yanılgısı bilinçaltımızın bir oyunudur (“Hayatımı Değiştiren Hooponopono Öğretisi – İçsel Enerji Dönüşümü – Bilinçaltındaki Negatif Duyguları Nasıl Dönüştürürüz?” konulu yazıyı okuyabilirsiniz). Büyük resimde ortada sadece alınması gereken bir ders vardır. Her kişi ve durum, bu dersi almamıza yardım eden ruhani öğretmenlerimizdir.
Ama ile başlayan sonu gelmeyen sorularımız olabilir.
“Bana yapılan haksızlıkları, acıları nasıl unuturum? Bu kadar iyi niyetli davranırken, yapılan davranışları nasıl affederim? Benim başıma gelenler senin başına gelmiş olsaydı affedebilir miydin? Affetmem asla mümkün değil.” dediğinizi duyar gibiyim. Bunun gibi bir çok bahanenin arkasına bir zamanlar ben de sığınmıştım. Ne yazık ki bu düştüğümüz yanılgı, yaşamımızda mutsuz olmamıza sebep olan tıkanıklıkların kaynağıdır.
“Bu kadar iyi bir insanım. Ama işlerim hep ters gidiyor” diyerek yaptığımız hayıflanmalar, aradığımız aşkı bulamamak, parasal sıkıntılar, istediğimiz kariyere sahip olamamak, ruhi tatminsizlikler… Suçlayacak kimseyi bulamadığımızda da kadere isyan etmeler…
Tüm bunlar benliğinizde taşıdığınız yüklerin yaşamınıza bariyer oluşturmasından kaynaklanır.
Bize devamlı negatifleri fısıldayan zihnimize, egomuza (diğer yazılarımda belirttiğim üzere zihin, ego, şeytan, bilinçaltı, nefis; aynı kavramı ifade eden sözcüklerdir) “Dur” diyebildiğimizde, bize zarar veren yüklerden kurtulabildiğimizde; istediğimiz hayatı inşa edebiliriz. Kaderimizin iplerinin kendi elimizde olduğunun idrakine varma halini nasıl deneyimlediğimin uzun hikayesini, zamanı geldiğinde sizlerle paylaşacağım.
Affetmenin güçlü bir tılsım olduğunu deneyimledim. Çok basite indirgeyerek size aktarmaya çalışacağım. Belirtmeliyim ki; benim için de kolay olmadı. Sonuçları bu zorluğa değdi.
Geçmişime dönüp çocukluğumdan itibaren içimde kırgınlık yaratan insanları tek tek sıraladım. Onların karşımda olduklarını düşünüp, onlardan edindiğim tecrübe ve dersler için onlara teşekkür edip, hissettiğim negatif duyguları serbest bıraktım.
Yaşamımdaki olumlu etki; bana haklı ya da haksız olmanın değersizliğini, gerçekten mutlu olabilmenin ise paha biçilmez olduğunu öğretti. Haklı olmayı değil, mutlu olmayı seçtim.
Affedemediğinizde, bu yüklerle yaşadığınızda tam olarak neler olduğunu bilmek ister misiniz?
Mutluluğa, zenginliğe, aşka ulaşmanıza engel olan, kalın duvarlar örülür etrafınıza. Bu kalın duvarları Psikologlar, Yaşam Koçları “blokajlar” olarak adlandırır.
Affetmekte zorlandığınız kişi eski sevgiliniz ya da eski eşiniz ise hep sonu hüsranla biten ilişkiler yaşarsınız. Siz yeni bir sayfa açtığınızı zannetseniz de tertemiz bir sayfa asla açamazsınız.
Bedeninize çok iyi baktığınızı, sağlıklı olduğunuzu zannetseniz de bir bakmışsınız ki hastalanmışsınız. Kansere yakalanan kişilerin mutlaka kırgınlıkları, içlerinde kendilerine bile itiraf edemedikleri korkuları vardır. Halbuki başka sebeplerin bizi hastalandırdığı öğretilmiş, empoze edilmiştir. Bu bilginin doğru olduğu inancı bilincimize kodlanmıştır. Hastalıkların sebebi kayıtlı olan negatif duygulardır.
Depresyon zannettiğimiz, ruhumuzu saran tanımlayamadığımız mutsuzluğun sebebi de kendimizde oluşturduğumuz blokajlardır.
Birini affetmek, bir kez daha altını çizerim ki; karşınızdaki insanın haklı sizin haksız olduğunuz anlamına gelmez. Taşıdığımız yükleri bırakmamız demektir. Karşımıza çıkan her kişi ve olayın bir öğretmen olduğunu, insan olma yolunda tekamül denilen yolculukta karşımıza çıktığını fark etmemizle işimiz kolaylaşır. Unutmayın amacımız kendimizi aşmak, bilincimizi yükseltmek, mutlu olmak. Bunu kendimize hep hatırlatmalıyız. Biz insan olma yolunda sınavlara tabi tutuluyoruz. Yaşanması gerektiği için yaşıyoruz. Ağırlıklarınızdan kurtulun ki yeni kapılardan geçebilin. İnsanın sonsuz ve sınırsızlığına bir adım daha yaklaşın.
Affedemeyen insanların düştüğü ikinci yanılgı ise affedemedikleri kişilerin bıraktıkları gibi, değişmeden kaldıkları düşüncesidir.
Affetme duygusunu kendinize ve karşınızdakine yaşattığınızda bakarsınız ki o kişi de hayattan derslerini almış, değişmiştir. Birden bire karşınıza çıktığında, o kişiye sevgi bile duymaya başlarsınız. “İyi ki bu duyguyu yaşattın bana. Teşekkür ederim.” der gibi bakarlar. Bıraktığınız yerde değildirler. Onları sevmeye başlarsınız.
Hissedilen duygu şudur: Sorguladığın , yargıladığın, kızdığın, nefret ettiğin, kötü zannettiğin kişiler değişebilir. Herkesin yolu farklıdır. Bir gün senden daha üst bilinç seviyesine erişebilir. Birbirimize bağlı olduğumuzu herkes er ya da geç deneyimler. Kimi uzun yoldan, kimi kısa yoldan… (“Uyanış Yolculuğum” yazısını okuyabilirsiniz)
Kötülük, zihnimizde oluşturduğumuz bir kavramdır. Kötü zannettiğimiz durumlar ve kişiler sayesinde bulunduğumuz noktaya geldiğimiz, insan olma hasletlerini edindiğimiz, içimizdeki yaraları- karanlık yönleri ortaya çıkarabildiğimiz için minnet duymalıyız.
Biz gördüğümüz, algılayabildiğimiz kadarının yaşamda var olduğunu zannederek bir başka yanılgıya daha düşüyoruz. Kızıyoruz, öfkeleniyoruz, Büyük resmin farklı olduğunu zaman gösterir. Sabrı, akışa bırakmayı ve teslimiyeti öğrendiğimizi fark eder, yaşadığımız hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ancak o zaman idrak eder, iyi ki yaşamışım deriz.
Oscar’lı oyuncu Morgan Freeman’ın “İnancın Hikayesi” belgeselinde bir bölüm, tam da bununla ilgiliydi. Bu umut verici hikaye; tüm bu anlattıklarımı özetliyordu.
Morgan Freeman, hayatından kötülüğün tüm izlerini silmiş Bryan adlı kişiyle görüşmek için Los Angeles’ a gider. Bryan’ın hikayesi kendi anlatımıyla şöyledir:
“16 yıl boyunca neo-nazi dazlaklarındandım. Bir çok dazlak çetesinde yer aldım. Birinde infazcıydım. Hak etmeyen bir çok kişiye inanılmaz kötü şeyler yaptım. Kötü bir insandım. Dünyaya zarar vermek istiyordum. Yapmak istediğim tek şey buydu. Herkese karşı mutlak bir yıkım arzum vardı. Hayattaki amacım buydu.”
Sokaklara nasıl ve neden düştüğünü şöyle anlatıyor:
“Bir çeteye düştüm. Yanlış kişilerle tanışmıştım. 14 yaşındaydım. Sokaklardaydım. Bu adamlar bana kalacak yer verdiler. Beni kabul edip, istediklerini hissettirdiler. Oradaki onuncu yılımda bunun yozlaşmış insanlardan oluşan alt kültür olduğunu fark ettim. Kimseden üstün olmadığımı fark ettim. Hatta insanlığın gayet düşük bir formuydum ben.”
Morgan Freeman “Bu insanlarla 10 yıl takıldıktan sonra bir aydınlanma anı yaşadın. Bundan bize biraz bahseder misin?”
Bryan “Durduk yere sonra sihirli şeyler olmaya başladı.2005’ te dazlakların bir konserine gittim. Orada bir kadınla tanıştım. Ocak 2006’ da evlendik ve Şubat ayında hamile kaldı. Hayatımı nasıl yaşadığıma ciddi bir şekilde bakmaya başladım. Bu dünyaya bir çocuk getirecektik. Onlara gidip artık bunu yapamam, benden bu kadar dedim. Oğlumla ilgilenmeliydim.
İçimde değişiklik yaşadığım bu süre zarfında dışımda da fiziksel değişim yaşamam gerekti.”
Boyun, yüz ve tüm vücudunun resimlerini gösterir. Tamamı dövmelerle kaplıdır.
“İçimde değişim yaşamama rağmen dış görünüşümden kaçamıyordum. Yoksullara hizmet veren bir hukuk merkezi ile temasa geçtim. Yüzümdeki dövmelerin çıkarılması için ayarlamalar yaptılar.
Dövmeleri silme işlemi 2, 5 yıl sürdü. 25-26 seans tedavi gördüm. Her iki haftada bir lazer tedavisi görüyordum. Çok acı vericiydi. Yüzüm sürekli şişiyordu. Fil adam gibi görünüyordum. Çok kötü zamanlardı.”
Fotoğraflarından çok zorlu bir süreç geçirdiği, acı çektiği görülüyordu.
“Bir nevi bedel ödüyordum. Bu sürece ceza olarak bakıyorum. Bu acılara katlandım. Çok acı çektirdim, kendim de biraz çekmeliydim.”
Morgan Freeman “O zamanlardan, kötülük yaptığın zamanlardan kendine dair algını tarif eder misin bize?”
Bryan “Geriye dönüp baktığımda, hiç pişmanlık yaşamadığımı görüyorum. Uç bir sosyopattım. Hislerim yoktu. Dünyaya zarar vermek istiyordum. Dövme sildirme sürecindeyken Tanrı’yı buldum. Bundan önce Pagandım. Hayatım daima karanlıktı. Daima ruhumda bir boşluk vardı. İsminin ne olduğunu bilmiyorum. Hristiyanlık,Müslümanlık, Musevilikte var mı onu da biliyorum. Evrende tanrısal bir varlık var ve kendini bize bildiriyor. Bu içimizde iyi ve kötü olduğunu farketmemi sağladı.
Şu andaki hedefim; bu dünyadan ayrılırken dünyayı bulduğumdan daha iyi bir yer olarak bırakmak. İyi bir insan olmaya çalışmak. Elimden tek gelen bu. Umarım yeterli olur.”
Morgan Freeman “Bizler kötülüğün sadece doğal olduğunu ve hiç unutulmadığını düşünürüz. Fakat sen dünyadaki umudu temsil ediyorsun. Ve başardığın bu büyük dönüşüm, umudu temsil ediyor. Kendini bu şeklide tamamen değiştirebilmiş olman son derece teşvik edici. Seninle konuşmaktan gurur duydum.”
Konuşmanın sonunda Morgan Freeman’ın yorumu şöyleydi:
“Bryan’ın kalbinde kötülük varmış, bunu kendisi söylüyor. Pişmanlık yaşamıyormuş. Fakat oğlunun doğumu ve içindeki Tanrı inancı onu kötülükten arındırmış. Bryan’ ın bunu yapabilmesi bize insanların değişebildiği umudunu veriyor. Kötülük, iyiliğe dönüşebilir.”
“Kötülük, yaşattığı tüm acılara rağmen bizi iyilik yapmaya teşvik ediyor. Kötülük olmasa nezaket, sabır, merhamet, bağışlama gibi benzersiz insan özelliklerini nasıl geliştirirdik?” Bu son cümlede gözyaşlarımı tutamadım. İnsanlık için hep umut var. İyilik hareketine kendimizden, affetmekle başlayalım.
Affetmek, dönüşümümüz için gerekli bir evren yasasıdır.
Sevgiyle kalın.